1 Aralık 2016

"En sevdiği şiirin bir kısmını yıllarca yanlış okumuş ve öyle sanmış gibiyim. "
24 11 2014
...
dışarısı ayaz
kalbim üşüyor ince bir sızıdan

bir yerde, bir vakitte
mutlu olduğunu bildiğimiz birileri olmalı!

14 Ekim 2016

Hepinize küsüm!

Bazen düşünüyorum. Sonra da niye bazen düşündüğümü düşünüyorum. Aslında insan her zaman birden fazla şey düşünür..
Şu an ne düşünüyorum ya hakikaten?!
Yalnızlık kafası bu heralde. Bizimkiler de gitti malum. Yazın her gece biriyle dışardaydık da şimdi niye tekelle kanka olduk be kızım.
Bunları bu boktan bloga niye yazıyorum bilmiyorum. İlerde büyük kadın olursam silmicem ama. Bu arada büyük kadından kastım ne onu da bilmiyorum. Annem eşşek kadar oldun diyor arada. Benim hissiyatım on iki yaş civarı.
Keşke yaptığım en tehlikeli şey, çift bahçeli müstakil ve sevimli evimizin arka bahçesinden neyden ve niçin olduğunu bilmeden kaçışlarım olarak kalsaydı. Tehlike bunu neresinde mi? Bacağına inşaat demiri girmiş, inşaatta oynarken ön dişleri kırılmış, bisikletten düşmekten dizleri aşınmış 6 7 yaşlarında bir kız çocuğu olmak kolay değildir.
O arka bahçeden de az kaçmadım parka falan. Hastayken evden çıkarmıyorlardı beni. Okula falan gidemiyordum 2 3 hafta. Sıkıntıdan bahçe kapısının diğer tarafına yatan kediyle konuşurdum. Bizim bahçe kapısı da dünyanın en saçma ve en güzel kapısıydı. Alt tarafı buzlu cam olması gerekirken yanlış takan ve sonradan düzeltmeye gelmeyen pimapenci abiler tarafından üst tarafı buzlu cam, alt tarafı normal cam şeklinde yapılmıştı. Ve bu da benim kedi kankalar edinmemi sağlamıştı. Bu kadar değil tabi hayvanlarla iletişimim. Mermerlerin üstünde gezen karıncalarla oyun oynardım. Oyun dediğim tek taraflı ama. Gözüme bir karınca kestiriyordum önce. Yarım metre kadar yürümesini bekleyip ters tarafa doğru üflüyordum sonra. Eski konumuna gelince tekrar aynı yöne yarım metre yürüyordu. Ve ben bunu aynı karıncaya sıkılana kadar yapıyordum. Az idman yaptırmadım hayvanlara.
Bu arada hasta diye çocuk eve mi kapatılır be! Çizgi film arşivim vardı o zamanlar cd çantam falan vardı baya bi havalıyım. Lilo ve Stitch'i 17 kere, Güzel ve  Çirkini 21 kere izledim. Kendi arşivimi bir kaç posta dolandıktan sonra babamın yırtıcı kuşlar, sibirya kaplanları, en tehlikeli yılanlar ve benzeri belgesellerine sarmıştım.
Beş yaşında okuma öğrenen çocuğu sekiz yaşında okula gönderirseniz yirmi yaşında da on iki hisseder işte!
Hepinize küsüm bu yüzden.