Gün mü sıkıcı? kafam mı dağınık?
Ankara'nın ayazında akşamın şerrinde tıkılıp kalmışım ofise. elim marlboro paketine gidiyor. kafamı kaldırıyorum 5727 sayılı yasa dayak yemiş kadın gibi suratıma bakıyor, geri çekiyorum. dışarı çıkayım desen, ayazı suratımda yemek beynimi darlıyor. öyle nefes kesici soğuk var.
En sonunda "lan başlarım sana da dosyana da" deyip amire söve saya kalktım masadan. saat 9u geçmiş. kış günü.
Taksi beklemeye durmak yerine yürümek daha cazip geliyor o an. Kennedy'nin aradan giriyorum, Sakal bara atıyorum kendimi. Polis arabaları vızır vızır. İçeride bir kaç memurla karşılaşıyoruz. "iyi geceler" ayarında selam çakıyor biri. Duymuyorum. Bara geçince garsona kaş göz yapıyorum, bira bardağını kaldırıyor. Başımla onay veriyorum. Garsonlarla anlaşmak kolaydır severim bu iletişimi. insanı yormaz.
Ofiste yakamadığım sigarayı koyuyorum ağzıma. pat diye ateş yakıyor bir genç. üniversiteli falan. soruyorum, boktan püsürden bir bölüm adı veriyor. Sen? diyor.
"öğrenci gibi mi gözüküyorum lan?" diye sert bir tepki vermişim. Pardon abla, deyip toparlanıyor genç çocuk. "Baya genç duruyorsun da."
La havle, çekmişim dışımdan. kalkmış yürümüş öte tarafa bir yere. sonra düşününce farkettim bunları.
Derinden bir yerden telefon titriyor. Elim gitmiyor. ötsün, diyorum. susar elbet.
susmuyor amına koduğumun aleti. 15 dakika falan çalmıştır. ya da bana öyle geldi. o titredikçe sinirim hopluyor. arayan kimse dümdüz yürüyeceğim, derken; hakikaten yürüyecekmişim.
"Ne var lan?" diye bir hışımla açmışım ki telefonu, sağımdaki solumdaki suratımda havai fişek patlamış gibi bir ilgiyle suratıma baktı. Bir La havle, daha çekip önüme döndüm.
"Konuşmamız lazım." diye bir ses geldi hattın diğer ucundan.
İçkili, belli. Reddetsem şimdi bahane sökmez gelir olay çıkarır. E, diyorum içkili olduğunu çaktırmamaya çalıştığına göre heralde ciddi ciddi konuşmak istiyor.
"Eda, orada mısın?"
Yeri söylüyorum. 15 dakika sonra orda ol deyip cevap beklemeden kapatıyorum telefonu. Ben gittiğimde çoktan loş ışık alan bir bankta yerini almıştı. Yaklaştıkça rakı kokusunu alıyordum. Her şeye sıçmış adam profilini tam takım giymişti yine. oturmadım. kafamla işaret ettim. Anladı. Başladı yine. kaldığı yerden değil.
En baştan.
Anlattı. pişmanım, dedi.
Anlattı. affet, dedi.
Anlattı. anlıyordum. anlıyor olmak sinirlendiriyordu beni.
Acı çekiyordu. biliyordum, duyuyordum. Bu daha da sinirlendirdi. Ama tek kelime etmedim. Dinledim.
Anlattı, anlattı. sustu sonra.
o sırada ben de bir paket marlboronun sonuna gelmiş, paketin üstündeki oksijen maskeli çocuğu inceliyordum. Gazetede gördüğüm fotoğraf-tazminat haberindeki adam bu muydu lan, diye geçirdim içimden. Sonra paketi yere attım. Bana neydi. sinirlendim o an bunları düşündüğüm için kendime. zaten sinirliydim.
Ben hep sinirliydim.
bunun için de ayrıca sinirleneceğim, şimdi sırası değil.
Pat diye kendine çekmeye çalıştı beni. iyiden bir tokat atıyorum suratına. zaten sinirliyim tutamıyorum kendimi.
Bağırdı.
Uzun süredir hiç bağırmamıştı bana. iki kolumdan tuttu.
"Senin için her şeyden vazgeçtim lan." dedi. "anlamıyorsun hala. niye Eda, niye yapıyorsun bunu bana?"
öyle bir haldeydik ki; dışarıdan biri o vaziyeti görse adamı hamile bırakıp çocuğu sahiplenmedim sanardı.
bana bağrılmasına alışık değilim.
son sınırlarım zorlandı artık. içimden dışımdan ne geçiyorsa bağırıyordum:
"lan gerizekalı, diye bağırdım
"en başında sevdim lan seni.
sen de umut verdin. sonra bir gün herkesin içinde hayatım, birtanem diye seslendiğini duydum o kıza. herkesin ortasında. olmaz, dedim. ''olmaz bak ben yapamam.'' kendimle nasıl savaştım haberin var mı? kandırdı seni, dedim kendime. oynattı parmağında. bir ay yüzüne bakmadım. 5 gün kapımda yattın, ayrılacağım dedin. acıdım haline bir yandan. bir yandan seviyorum hala. tamam dedim ayrıl. zaten yürümezdi o ilişki bahanem hazırdı.
ayrılmadın gerizekalı, kızdan!
ikimiz arasında gittin geldin lan yanlış adrese gönderilen kargo gibi. sonra kız anladı olayı, herkese rezil etti lan beni iş yerinde. sen patronsun tabi hava hoş. ben ne duruma düştüm? patronu ayartmaya çalışan, sevgilisinin elinden almaya çalışan kadın... ama bir kez bozmadım kendimi, "siz" diye hitap ettim aylarca çıkamazdım işten, bozmadım. yumruğumu sıktım oturdum kaç sefer.
olaylar bu kadar büyüdükten sonra ayrıldın kızdan. kızılayın ortasında rezil ettin. kendine yediremedi, işten çıktı. alkol komalarına girdi. hayatını kaydırdın lan kızın. kim bilir nasıl kendine gelir daha.
şimdi ben senin hangi sıfatını gezdireyim yanımda? kafama takmıyorum sanıyorsun.
Hareket eden arabadan atlamışsın geçen beni gördün sanıp, Caner anlattı. adresimi değiştirdim, işimi değiştirdim. gece yarısı bi bakmışım kapımdasın yine de. adımı mı değiştireyim lan daha? çıkardım hayatımdan diyorum, şak senin numaran. sen olmasan annen arıyor, "oğlumu bir dinle kızım," diyor.
bırak lan kolumu!
defolup çıkamadın hayatımdan. siktir git artık, vicdanımın sesini susturmaktan kendim konuşamaz oldum!"
...
hayatımdan çıktın da ne olup çıktın bilmiyorum.
arada bir motosiklet takip ediyor, sesimi çıkarmıyorum artık. seninle yaşamayı öğrendim. bırakmışsın her şeyi, öyle dediler. rakıyı bile bırakmışsın. bira içiyor sadece dediler. konuşmayı bile bırakmışsın.
...
arada bir sigara yakacak oluyorum, boğazım düğümleniyor şimdi.
geçenlerde bütün sevdiğim mürekkep şişelerini duvarda tek tek kırdım. geri kalanlar da rakı,bira şişeleri evde. öyle dikkat de etmiyorum soğukmuş, ayazmış. yemişim ankaranın ayazını. içimde bir şey yanıyor, iki kış oldu. bu kara ayaz bile söndüremedi onu.
motosikleti de görmez oldum.
böyle kaldım gölgelerin içinde. klarnet dinlediğimiz meyhaneleri geziyorum bazen. dayanamıyorum artık o aletin sesine. bazen herhangi bir sese bile dayanamıyorum.
sana öyle bağırdığım park baya sessiz bu sıra, oraya dayanıyorum bak. sinirim de geçti artık.
öyle alıştırmışsın ki, içime sığamaz oluyorum bazen.
ama tutamazdım seni yanımda. sinirliydim,kırardım seni. sevdiğin kadın olmazdım.
tutamazdım, kalamazdım da yanında.
ben de sevdiğin gibi kalayım istedim.
özlemek midir
alışmak mıdır
aramak mıdır
öyle boktan püsürden bir şeyler. kaç kış oldu saymadım, ama duyuyorsan gel.
trenler geçiyor hala evimin önünden.
Ankara/2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder